DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit: Tahir Elçi’nin katilleri adalet önünde hesap vermeli
(ANKARA) –DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, Tahir Elçi davasına ilişkin “Katili avukatlar biliyorlar, istihbarat şube tanıyor, iktidar biliyor, dönemin başbakanı olan ve ‘Biz iktidardan düşersek beyaz toroslar dönemi başlayacak’ diyen Davutoğlu çok iyi biliyor. Bu karanlığın üzerini hep beraber bütün bu bilenler kapatmaya çalışıyor. Ama biz de biliyoruz, katili biliyoruz ve tanıyoruz. Bu dosyanın böyle kapanmaması, Tahir Elçi’nin katillerinin adalet önünde gereken hesabı vermesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Kılıç Koçyiğit, özetle şöyle konuştu:
“Gerçekten yeni bir müfredat programı yazılacaksa eğitimdeki yapısal sorunların öncelikle giderilmesi gerektiğini ifade edelim. Bu sorunları konuşmak, tartışmak ve bu sorunlara çözüm önerileri geliştirmek için de bütün çevrelerin akademisyenlerin, üniversitelerin, sivil toplumun, siyasi partilerin, velilerin ve öğrencilerin katılımıyla yeni bir süreç başlatılması ve bunların beraber konuşulması gerektiğini ifade edelim. Yoksa sadece Türkçeye, Müslümanlığa ve Müslümanlığın da bir mezhebine indirgenmiş bir sistem aklı ve eğitim müfredatının bu ülkede yaşayan bütün halkları, bütün inançları ve bütün toplumsal kesimleri dışladığını ve bu anlamıyla da ayrımcı ve ötekileştirici bir müfredat süreci olduğunu söylememiz gerekiyor. Oysa ki 31 Mart seçimleri sadece bu ülkede yaşayan işçilerin, emekçilerin değil aynı zamanda eğitim sistemine yönelik de ciddi bir itiraz olarak da okunması gerekiyor.
“EŞİTLİKÇİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR EĞİTİM MODELİ İÇİN ELİMİZDEN GELEN ÇABAYI HARCAYACAĞIZ”
Bizler açısından önemli olan şudur: Biz AKP’nin yeni paradigma inşasının önünde duracağız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz ve gerçekten demokratik cumhuriyetin inşası ve üçüncü yol perspektifiyle yeni bir eğitim sürecinin, yeni bir eğitim modelinin oluşturulmasını, eşitlikçi, özgürlükçü ve toplumsal katılımın olduğu bir eğitim modelinin olması için elimizden gelen bütün çabayı harcayacağız.
Diyarbakır’ın orta yerinde onlarca kameranın önünde vuruldu Tahir Elçi. Ama kimin vurduğunu tespit edemiyoruz diyen bir yargı var. Kimin vurduğunu tespit edemiyoruz diyen bir kriminal raporlar gerçeği var ama bu raporları da yalanlayan başka raporlar var.
“YARGI KATİLİ BİLİYOR, TANIYOR VE KORUMAYA ÇALIŞIYOR”
Katilin kim olduğunu bildikleri için onu korumaya çalıştıklarını düşünsek abartılı mı olur? Hayır. Tam da bunu yapıyor yargının kendisi. Katili biliyor, katili tanıyor ve katili korumaya çalışıyor.
Katili avukatlar biliyorlar, istihbarat şube tanıyor, iktidar biliyor, dönemin başbakanı olan ve ‘Biz iktidardan düşersek beyaz toroslar dönemi başlayacak’ diyen Davutoğlu çok iyi biliyor. Bu karanlığın üzerini hep beraber bütün bu bilenler kapatmaya çalışıyor. Ama biz de biliyoruz, katili biliyoruz ve tanıyoruz. Bu dosyanın böyle kapanmaması, Tahir Elçi’nin katillerinin adalet önünde gereken hesabı vermesi için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
“KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEYE ODAKLI, ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASA YAPILMASI ACİL BİR İHTİYAÇ”
Biz de toplumun bütün kesimlerini kapsayan ve gerçekten eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasanın yapılması gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Kürt sorununu çözmeye odaklı, eşit yurttaşlık tanımının yapıldığı, güçlendirilmiş yerel yönetimi savunan çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasa yapılması artık çok acil bir ihtiyaç.
Bu ülke demokratik bir anayasa yapmak istiyorsa, AİHM kararlarını hızlıca uygulamalıdır ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmaktan yargı bağımsızlığının sağlanmasına kadar bir dizi işi ivedilikle yapmalıdır. Daha da önemlisi bugün halihazırda devam eden Kobani kumpas davası, HDP kapatma davası gibi bu ülkenin utanç karnesine yerleşen, demokrasi tarihinin birer utanç vesikası olan davalarda hızlı bir şekilde tutum almalıdır ve bu konudaki haksız hukuksuz uygulamalardan vazgeçmelidir.
Biz hiçbir şekilde AKP’ye can suyu olabilecek bir yeni anayasa yapma tartışmasının bir parçası olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
“BİZ KADINLAR 1 MAYIS’TA MEYDANLARDA OLACAĞIZ”
Aile Bakanlığı 8 Mart etkinlikleri için Mor Protokol Organizasyon şirketine neredeyse 10 milyon lira para ödemiş. Bu şirketin son yedi ayda aldığı yedi ayrı ihale ile birlikte düşündüğümüzde, yaklaşık 17 milyonu aşan bir hale aldığını görüyoruz. Bu ne cüret, bu ne vurdumduymazlık? Üstelik bu ihalelerin olağanüstü ve acil durumlarda yapılması gereken yöntemle yapıldığını, toplumdan kaçırıldığını görüyoruz. Bu paralar kimin parası? Halkın parası, kadınların parası ama bütün bu parayı kadınlar için harcamak yerine sadece siyasilerin katıldığı etkinliklere harcamayı kendileri açısından uygun görmüşler.
Biz kadınlar 1 Mayıs’ta emeğimiz ve haklarımız için, iş yerinde taciz ve mobbinge uğramamak için, işten çıkarılan ilk kişi olmamak için, eşit işe eş değer ücret almak için, emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz için alanlarda, meydanlarda olacağız. Bu erkek devlet şiddetine karşı, patron-koca-babanın el ele verip bizleri ve emeğimizi sömürmesine karşı isyanımızı, itirazımızı 1 Mayıs meydanlarında ifade edeceğiz.
“1 MAYIS’TA OMUZ OMUZA TAKSİM MEYDANI’NA YÜRÜYECEĞİZ”
Taksim Meydanı sadece bir meydan değildir, aynı zamanda emek ve özgürlük mücadelesinin sembolüdür. Yasak kararının asıl amacının aslında demokratik haklarımızı gasp etmek, işçi sınıfının tarihsel hafızasını yok etmek olduğunu çok iyi biliyoruz. AKP’nin bu yasak kararını ideolojik saiklerle de aldığını çok iyi biliyoruz. AKP’nin bu yasak kararını sınıfsal karakteri nedeniyle de aldığını çok iyi biliyoruz. Çünkü işçi düşmanı bir iktidarla karşı karşıyayız. İşçi düşmanı, sınıf düşmanı bir iktidarın da Taksim 1 Mayıs’ının hafızası olan 77 1 Mayıs’ını hatırlaması ve işçi sınıfının emeğinin, bedeninin, kanının olduğu o meydana bir değer atfetmesini de açıkçası beklemiyoruz. Tabii ki bu yasak kararına boyun eğmeyeceğiz. Taksim Meydanı yasaklanamaz. Taksim Meydanı bizimdir. Taksim Meydanı, 1 Mayıs meydanıdır, Taksim Meydanı adalet meydanıdır, Taksim Meydanı özgürlük meydanıdır. Taksim Meydanı’nı kapatmaya çalışanları tarih de affetmeyecek işçi sınıfı da asla affetmeyecek. Bu vesileyle bir kez daha bütün işçi sınıfının 1 Mayısını kutluyorum. O gün yan yana, omuz omuza Taksim Meydanı’na hep beraber yürüyeceğiz.”